Gecikmeli bir kitap yazısıyla buradayım. Hesapta olmayan yolculuklar vs derken ancak şimdi yazabiliyorum kasımda okuduklarımı. Haftaya hiç bekletmeden aralık ayında okuduklarımı ve 2. yazı olarak da 2017 okuduğum tüm kitapları paylaşmayı düşünüyorum ama bunlar plan elbette şimdi taslağa atayım diyorum hani ne olur ne olmaz tembelliğime gelmesin :)
Geçen ay çok yoğun geçtiği için sadece 4 kitap okuyabildim. Onları da yolda, molalarda vs bitirdim ama aralık ayı listem tam anlamıyla yıldızlar geçidi oldu ve "daha önce nasıl okumadım" diye kendime hayıflandığım bir liste oldu. Tembellik etmezsem pazartesi sizlerle buluşacak :)
Gölgesizler/Hasan Ali TOPTAŞ: Toptaş yemek tarifi de yazsa okuyacaklarım listesinde bir yazar :) Gölgesizler'in benim adıma tek talihsizliği sonlara doğru ilerlerken nasıl biteceğini tahmin etmiş olmak oldu. Kitapları elime aldığım an ilk yaptığım şey son cümlelerini okumak olur.
Kitaba geçecek olursam bu okuduğum 4. kitabıydı yazarın. Bu kitabı nasıl anlatacağımı hiç bilmiyorum. Sonsuz bir sakinlikle ilerlerken "yahu kim yaptı bunu? Şimdi ne oldu? Bu hikaye nereye varacak" diye diye çevirdim sayfaları.. Bir köy hikayesiydi, cılız ışıklarıyla orantılı, gölgeleri vardı kitap kahramanlarının. Öyle ki yardım isteseler gölgeleri yetişmez de devleti kendilerine küstürürler diye korkuyorlardı. Kaybolanlar, ölenler ve bir türlü cevap alınamayan sorularla bezeli bir köy hikayesi... Okurken ben de kitabın kahramanları Cıngıl Nuri, Ramazan ve Rıza'yla oturdum ve muhtarla bekçinin Güvercin'i getirmesini ve soruları yanıtlamasını bekledim adeta... Peki tüm bu bekleyiş ve merak gerçek miydi? Ya da aslında gerçek neydi? Dokunduğumuz, duyduğumuz, işittiklerimiz tümüyle gerçek miydi? Yoksa insan beyni sonsuz şahanelikle oyunlar mı oynuyordu? Bilmiyorum ki... Kitabın sonu tüm bu sorulara zarif bir sadelikle ve "aaa" dedirterek yanıt veriyor. Bir tek şu sorunun cevabını alamadım "kar. Kar neden yağar?"... Everest Yayınları'ndan çıkan kitap 256 sayfa ve yazarın diğer kitapları gibi tavsiye listemde.
Cinayetler Oteli/Agatha Christie: Bu benim okuduğum 5. Christie Romanı idi ama benim adıma hala "Doğu Ekspresinde Cinayet" ve "On Küçük Zenci"nin tahtına ortak olabilecek bir romanı olmadı yazarın. Christie hikayelerinin genelinde 2 dedektifi başrole koyuyor. Jane MARPLE ve Hercules POIROT. Okuyanlar hemfikir midir bilemem ama sanki Belçikalı dedektif Poirot biraz daha sempatisini kazanmış yazarın zira en güzel davaları hep ona çözdürdüğü hikayeler okudum şu ana dek :) Kitabın konusu ise Londra'da Piccadilly'de bulunan pahalı ve eski bir oteldir Bertram. Müşterileri köklü, zengin, aristokrat ailelerdir. Günün birinde otel müşterilerinden yaşlı bir psikopos kaybolur ve davayı araştırmak için otele bir dedektif geldiği esnada otelde bir cinayet işlenir. Tabii ki Bayan Marple da oradadır ve dedektife davayı çözmesinde ziyadesiyle yardımcı olacaktır. İçiçe geçmiş olayla kurgusu Christie'nin kaleminden aktı gitti yine. Sonunu kesinlikle tahmin edemezdim bu konuda hakkını vereyim kitabın. Kötü bir kitap değildi asla ama çok daha iyi kitaplarını okuduğum için belki de bana diğerlerinden daha az heyecan verdi. Sıkılmadım kitaptan okurken onu da ekleyeyim zira benim adıma büyük bir ölçüt sıkıcı olup olmaması :) Altın Kitaplar Yayınevi'nden çıkan kitap 159 sayfa.. Yazarın kalemini sevenlere tavsiyem ama onu hiç okumamış olanlar önceliği On Küçük Zenci ve Doğu Ekspresinde Cinayet'e versinler derim :)
Bir Gözyaşı/ Halil Cibran: Cibran'dan okuduğum ya 3. ya da 4. kitap oldu bu. Cibran'ın kalemi yalın, hikayede vereceği mesajı ağdalı bir dile başvuramadan ama nokta atışı veren bir yazar. Başka biri tarafından bu kadar sade yazılmış bir eseri sevemeyebilirdim belki ama ne hikmetse Cibran'dan okuyunca güzel bir etki kalıyor üstümde. Cibran'ın kısa kısa hikayeleri ve şiirleri var kitapta. Yorulup soluklanmak istediğim zaman yazarın kitapları bana nefes aldırdığıı için seviyorum. Size de tavsiyem elbette. Mavi Çatı Yayınları'ndan çıkan kitap 116 sayfa. Fakat bu 116 sayfanın hepsi öykülerden oluşmuyor ilk 55 sayfada yazarın hayatı işlenmişi. Mavi Çatı'dan Cibran kitapları alırsanız bilin ki serinin devamında da 55 sayfa yazardan bahsediliyor.
Nazım'ın Bilinmeyen Mektupları/ Şükran KURDAKUL : Kitapta Nazım HİKMET'in Adalet CİMCOZ'a 1945-1950 yılları arasında cezaevinden gönderdiği mektuplar var diye açtım kapağı ama tam anlamıyla mektuplara ayrılan bir kitap olmamış. Kitap dahilinde şairin şiirleri, yapısı, hikayeleri de mevcuttu. Kitapta tamamen mektup beklediğim için bu biraz hayal kırıklığı oldu benim adıma hatta mektupların azlığından bile yakındım diyebilirim. Sabahattin ALİ'nin ailesine yazdığı mektupları o kadar şevkle okumuştum ki "kimbilir Nazım neler işlemiştir o satırlara" diyerek başladığımda hayal kırıklığımı siz düşünün. Çok sevemedim ama nefret de etmedim kitaptan. Broy Yayınları'ndan çıkan kitap 92 sayfa.
Benim kitaplarım bu şekildeydi. Hepinize çok sağlıklı, huzur ve mutluluk dolu bir yıl dilerim. Umarım beklentilerinizin bir çoğunu karşılar 2018. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Yorumlarım kapalı ama bir şekilde beğeni yapanları görüyor ve teşekkür etmek istiyorum onlara da :)
Dilekce müzikhol bir şarkıyla veda eder efendim. Bugün arkadaşım paylaşmış biraz burkuldum çocukluğa bir yol kayıp geldim onun yazdıklarıyla... Ne güzel olurdu bir sabah gözümü 80lerde açmak... Ayrılırken de çocukluğumun kulağına bu şarkıyı fısıldardım "Gitme Sana Muhtacım"...