Adım Emef 5 yaşındaydım..
Birgün elimde annemin verdiği ekmek, kapıda tahta oyuncaklarımla oynuyordum annem "bırak onları gel benimle gidiyoruz!" dedi..Yüzündeki o acı ifadeye bir anlam verememiştim. Gitmek niye bu kadar kasvet olmuştu annemin yüzünde? Ekmeğimi sonra yemek için kapının arkasına oyuncaklarımı da kimse alamasın diye kapının yanındaki tereğe bıraktım. Geri dönüp kaldığım yerden oyunuma devam edecektim..
Babam yoktu. Ordudaydı uzun zamandır 2. Dünya Savaşı'nda Ruslar için savaşsın diye götürdüler ama geri gelmedi.. Evin tek erkeğiydim annemin de yer yüzündeki tek yoldaşı.. Komşularımızdan başka kimsemiz yoktu... Uzunca bir yola düştük annem, ben, komşular ve askerlerin bağırışları.. Yaşasın arkadaşlarım da oradaydı.
. Peki annem niye ağlıyordu..? Yol bitti kapkara, eski, yanları ve üstü delik deşik olmuş bir yığının yanındaydık adı "trenmiş".. Bizi buraya getiren askerler hepimizi zorla o pis kokulu vagonlara bindirdiler.. Çocuktum, yine de sevinmiştim, gezmeye gidiyorduk ama çok geçmeden anlamıştım bu işte bir terslik vardı.. Herkes çok üzgündü ama biz çocuklar çok sevinçliydik belki de babamın yanına gidiyorduk!... Yavaş yavaş hava kararıyordu.. Yiyecek yemek yoktu o gece.. Ekmeğimi de kapının dibine bırakmıştım keşke alsaydım... Oyuncaklarım(!) ama neyse kimse elleyemezdi çünkü herkes burada bizimle. Ya babam? Ya bizden önce gelir de bizi evde bulamazsa? "Ne zaman döneriz" dedim anneme, daha çok ağlamaya başladı.. Askerlerin geldiğini duyunca bana iyice sarıldı ağzını gövdeme bastırdı ağladığı duyulmasın diye...Gece boyunca buz gibi, hayvan dışkılarının taşlaştığı bir vagondaydık.. Sabah öksürmeye başladım, ciğerlerim acıyordu.. Askerler bir parça ekmek getirdiler... Kuru ekmek, azıcık da katıkla.. Yiyemedim, ateşim vardı zaten aklım evdeydi ya babam gelir de bulamazsa bizi ya yaramaz bir kedi düşürür de kırarsa oyuncaklarımı.. Evimi de çok özlemiştim.. Ama hiç ağlamadım annemin küçük erkeğiydim ben! Ertesi gün yine öyle.. Artık hem hava çok soğuktu hem de daha çok acıyordu ciğerlerim .. Dayanamadım daha çok hastalandım.. Annem de vagondakiler de ne yaptıysa olmadı.. Yavaş yavaş kapattım gözlerimi annemi bırakmayı hiç istemesem de.. Annemin yüzüne son bir kez baktığımda sicim gibiydi gözyaşları aktı aktı aktı ama hiç hıçkırmadı ağlarken... Ağır ağır kapattım gözlerimi gülümseyerek anneme.. Babamı gördüm gözlerimi kapadığımda, çok sevinmiştim hemen beni kucağına aldı.. Elinde terekte bıraktığım oyuncaklarım...Yüzünde mutlu gülümsemesi.. Sonra birlikte gülümsedik anneme ama o bizi göremedi...Annem bedenimi hep sakladı ne zaman bir asker sorsa "uyuyor" dedi.. Bir mezar taşım olsun istemişti.. Yaşadığı sürece dünyayla kalan tek bağı bu olacaktı çünkü... Ben dondurucu bir şubat günü diğerleri gibi pis, izbe bir vagonda öldüm(öldürüldüm!) ama ben şanslılardandım (!) çünkü bedenim değil ama kemiklerim bu sürgünden yıllar sonra kendi toprağımdaki bir mezara defnedilecekti işte o zamana ben vatanıma başka bir suretle de olsa yeniden dönene kadar annem, vatanım, "insanlık", terekteki oyuncaklarım ve sadece 5 yılını yaşadığım çocukluğum size emanet..."
23 Şubat 1944 günü Rusların Kızılordu Bayramıdır.. Aynı zamanda tarihe geçecek en büyük soykırımlardan büyük Çeçen-İnguş Sürgününün de tarihidir... Ruslar 2. Dünya Savaşı esnasında Çeçen erkek nüfusunun savaşmaya uygun olanlarının hepsini orduya almıştır ve bir daha vatanlarına göndermemiştir.. Savaşta ölenlerin yanı sıra sağ kalanları da sürmüştür Rusların bu sürgüne dair gerekçesi ise Çeçenistan ve İnguşetya'dan gelen askerlerin ve bölgedeki halkın 2. Dünya Savaşı esnasında Almanlara yardım edip casusluk yaptıkları iddiasıdır! Sırf bu sebeple tek nüfus bırakmamacasına bölge halkını, vatanlarından kendi topraklarından(!) Sibirya, Kazakistan ve Kırgızistan'daki çalışma kamplarına sürmüştür. Bu iddia daha sonraları ne bir Rus ne bir Alman kaynağınca kanıtlamamış olup Çeçen Sürgününü legalleştirebilmek adına sadece bir bahanedir. Halk pis vagonlarda ölüme giderken tüm mal varlıklarına da Rus Hükümetince el konulmuştur...
Sürgünü hayvan(!) taşınan tren vagonlarında gerçekleştiren Ruslar yaptıkları bu sistemli soykırım esnasında sürdükleri halka sadece sağlıklı nüfusun hayatına devam edebileceği ölçüde yemek vermiş ve böylelikle tüm Çerkes nüfusunun %30'unu açlık ve hastalık ve soğuktan yolda öldürmüştür! Geri kalanların bir kısmıysa gittikleri bölgedeki ağır şartlara dayanamayıp ölmüştür. Ölenlerin naaşlarının gömülmesine Rus askerlerince izin verilmemiştir ve naaşlar tren raylarına fırlatılarak yok edilmiştir sırf bu nedenle ölenlerin özellikle de çocukların naaşları "uyuyor" diyerek kamufle edilmiştir ki bir mezar taşları olsun diye. 1957'de Rusya'da iktidar el değiştirip Kruşçev yönetimi ele alınca Çeçenlerin yurtlarına dönmelerine izin çıkmıştır. Dönerken sırf kendi vatanlarında defnetme isteğiyle ölülerinin kemiklerini de yanlarında götüren Çeçen aileler maruz kalınan travmanın boyutlarına ışık tutuyordur eminim...
Tarihin gördüğü en acımasız sürgünlerden biri olan büyük Çeçen Sürgünü, Çerkes nüfusun 21 Mayıs 1864'ten sonra tarihi boyunca gördüğü 2. büyük soykırımdır.
Yukarıda okuduğunuz Emef'in kurgu hikayesi çekilen acıları ne kadar yansıtabildi bilmiyorum ama Türkiye'deki Diyasporanın 4. kuşak bir ferdi olarak bugün size bu yazıyı günümüzde hala Çeçenistan, Abhazya ve Osetya'da yani daha doğrusu Rus egemenliğinin mevcut olduğu tüm bölgelerde süren esaret ve yıldırma politikalarının öldürdüğü masumlar özellikle çocuklar için yazıyorum. Lütfen sessiz kalmayın özellikle sosyal platformlarda sesimizin duyulmasına yardım edin! Duyarlı olan ve bizi yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ederim...
**Görseller internetten alıntıdır.
*** Çerkesler ve Sürgünlerle ilgili daha detaylı bilgi için www.kaffed.org sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Tarih öyle bir yazdılar ki, mazlumu düşman, düşmanı mazlum yazdılar. Çoğu zaman hiç yer alamadı bile sebepsiz yere sahipsiz mezarlar. Bir karış toprak için miydi bunlar? İnsanın aklı almıyor. Kocaman dünya, neyine sığamadınız diye bas bas bağırası geliyor insanın. Bilmediğimiz daha nice katliam var, korkar oldum sormaya da öğrenmeye de. İnsanlığımızdan utandıracak denli, hatta insanlıktan çıkaracak türde işkencelere maruz kaldı nice insan. Sonra çıkıp sokakta Terörü Lanetliyoruz diye yürüyüş yaparlar. Kimse aynayı kendine çevirmek istemiyor. Kimse yüzündeki hainliği, şeytanlığı gözlerinde görmeye yanaşmıyor. Suçlayan işaret parmakları karşıyı gösteriyor ancak geriye kalan üç parmak yine de gerçeklerden yana..
YanıtlaSilİnci o kadar güzel bir yorum yazmışsın ki dediklerine aynen katılıyorum ne denir bilmiyorum ya da daha fazla ne yapılabilir bunları önleyebilmek için... Her şey bir yana bu sürgünü hiç görmesek de bizim de genlerimize kodlanmış durumda maalesef her izlediğimde ağlamaklı olurum küçükleri düşünürüm yaşasa belki de bir parçam olacak küçükleri...
SilÇoğu yine Ruslar tarafından öldürülen Çeçen liderinin doğum yerlerine bakıldığı zaman yaşananların, hala yaşanmakta olan olayların nedenini biraz da iyi anlıyoruz. Bir neslin neredeyse tamamı Sibirya, Kazakistan gibi yerlerde doğmuşlar.
YanıtlaSilEvet iyi bir noktaya değindin "çoğu Ruslar tarafından öldürülen"...
SilMasum halkların gördüğü iskenceler,eziyetler cektigi sıkıntılar oldum olası derinden yaralar beni...Söyleyecek cokta bir sey bulamiyorum,sözün bittigi yer adeta :( Rabbim butun dunyaya barış nasip eylesin.Allah masum insanlarin kanını döken,bir karış topraga minnet eden,makam mevki arzusu icin insanlari yok eden,turlu turlu oyunlarla halklari ezen,onları yerinden yurdundan eden butun herkesin müstehakını versin! Bize böyle acılar yaşatmasın...
YanıtlaSilAmin diyebiliyorum ben de sadece...
Silunutmamak gerek...
YanıtlaSilUnutmuyoruz! Unutmayacağız ve unutturmayacağız!!!
SilUyuz kız yine yapmışsın yapacağını! Bi güldürüp bi ağlatıyorsun benim de bi oğlum var allah kimseyi evladından ayırmasın çok güzel olmuş hissederek yazılmış...
YanıtlaSilDaha farklı bir yazı hazırlamıştım daha tesirli ama ajite oldu demesin kimseler diye onu bununla değiştirdim dili de biraz sadeleştirdim fakat duyarlılık gösterip paylaşanlar oldu hem çok şaşkınım hem de çok mutluyum amacıma vardım sanırım... Çok teşekkür ederim ve tabi ki de allah kimseyi evladından ayırmasın..
Silsadece toprak için öldüren tek canlı ne yazık ki , insan denilen varlık , yazık , çok yazık...bazen insan olduğuma üzüldüğüm zamanlar oluyor...
YanıtlaSilÇok haklısınız tüm bunlar hep toprak için... Hala duyarlı insanların varlığını görmek, böyle sizler gibi, bir nebze de olsa hafifletiyor çekilenleri ve diyoruz ki "doğru yoldayız"...
SilÖğrenciyken Rusların Türklere yaptıkları hakkında bir sürü kitap okumuştum. Gece baskınları, trenlere bindirilen insanlar, ölenlerin askerler tarafından bozkıra atılması... Çeçenlere yapılanlarla birebir aynı. Katil aynı !
YanıtlaSilTamamiyle bir "imha" politikası izliyorlar ve cidden sistemli yapıyorlar bunu.. Bu yazıda anlatmadığım ama miğde bulandıran çok şeyler var misal "sürpriz yemekler yiyeceksiniz şimdi" diyerek arsenikledikleri yiyeceklerle sürdükleri insanların çoğunu trende öldürmeleri gibi ya da "emre itaat etmeyen herkese ateş açın" deyip emri Rusça bilmeyen insanlara Rusça verip haliyle anlamayanların üzerine de ateş etmek gibi...
SilBen canlıların ;bitki,hayvan ve insan olarak üç gruba ayrılmasını şiddetle reddediyorum.Şayet binlerce yıl içerisinde teknolojide bu kadar yol kat edip,duygusal zekasında ve vicdanında bir milim yol alamamış bu insan sürüsünü, kendi içinde gruplara ayırmadan tek başlıkta toplamak doğru ise,bu grubun içinde olmaktan utanç duyuyorum.
YanıtlaSilBen de insanın bize "dayatılan" tanımına dahil olmaktan hicap duyuyorum ne yazık ki...
Silİnsanoğlu çok zalim, maalesef. "Vahşi" dediğimiz hayvanların hiç biri insanların yaptığını yapmıyor.
YanıtlaSilBlogunuzu etkinlikte görüp gelmiştim. GFC den takibe aldım, bana da buyurun.
www.nowacraft.blogspot.com
Maalesef ki öyle dediklerinize katılıyorum... Takibinizi görür görmez geldim bir de yorum bıraktım. Çok teşekkür ederim çok sevgiler.
SilBir Çeçen asıllı olarak , tesadüfen geldiğim blogunda böyle bir yazıyla karşılaşmaktan onur duydum.
YanıtlaSilÇok ama çok teşekkür ederim! O onur bana ait. Çok memnun oldum. Blogumun açılış yazısı da 1864 Çerkes Sürgününe dair..
SilTarihin acı bir soykırımı.. Tarihi aci türkiye..
YanıtlaSilMaalesef acı bir soykırım ancak Türk Tarihinde yeri pek olmayan daha çok Çeçen tarihinin acı bir parçası... Özellikle dün sosyal medyada gezinen bir haberden sonra bunu daha sık düşünüyorum..
SilBen bu acımasızlıkların,bu yerle bir eden zalimliklerin sonunda adaletin nasıl tecelli edeceğini görmeyi nasıl ister oldum Dilek'ciğim bilemezsin.Çok ihtiyacı var ruhumun bu acılardan kurtulması için göreceğim sonlarına canilerin.Sadist ve katillerin.
YanıtlaSilEce Ablam aynı şekilde ben de tüm bu zulmün sona erip adaletin tecellisini bekler durumdayım... Diliyorum ki görürüz.. Dilerim ki bizler hala yaşarken bu acımasızlıkları yapanların cezalandırıldığını görebiliriz..
SilÖlümün tarifi var mı? Ölümü ölümden daha acı kılan zulmün tarifi var mı? Dünyanın her yerinde acı çeken masumların acısı için kalbimde bir yer ayırdım. Yanlarında olamasam da acılarını kalbimin o bölümünde onlarla birlikte yaşıyorum.
YanıtlaSilKalbimin diğer kısmıyla da belirsizlikler içerisinde var olup ayakta durmaya çalışıyorum. Ve durmadan dua ediyorum. "Allah masumları korusun." Geçmişin acısını hafifletmez belki ama umarım bugünlere bir faydası dokunur...
O acının o halin tarifi yok.. Duanıza ben de kalpten katılıyorum. Geçmişin acısı hafiflemese de içimizdeki insanlık/iyilik bugüne ve geleceğe dair umutlar için lazım yine de..
Sil