Merhaba!
Sürekli ertelediğim bu yazıyı ancak şimdi yazabiliyorum :( 2 ayı birleştirip yazmaya karar verdim zira 10 kitap var o yüzden sıkıcı ve uzun bir liste olmayacak :)
OCAK
8 kitap okudum ama 1 tanesi daha önce okuyup yorumladığım bir kitap olduğu için 7 kitabı yazacağım. Hemen en sevdiğim kitaplardan biriyle ocak ayı listesine başlıyorum.
8 kitap okudum ama 1 tanesi daha önce okuyup yorumladığım bir kitap olduğu için 7 kitabı yazacağım. Hemen en sevdiğim kitaplardan biriyle ocak ayı listesine başlıyorum.
Kızıl Nehirler/ Jean-Christophe GRANGE: Fransa'da Guernon isimli küçük bir kentte bir cinayet işlenir. Paris'te Niemans isimli tecrübeli bir polis bu cinayet öncesinde bir maç çıkışı bir taraftarı öldüresiye dövdüğü için taşra görevine sürülür ve cinayeti soruşturması istenir ve bölge polisi Karim'le birlikte cinayeti araştırırlar ancak bu cinayet sandıkları gibi kolay bir vaka olmayacaktır... Özellikle polisiyeleri anlatırken çok zorlanıyorum aman olayı açık etmeyeyim aman ipucu vermeyeyim derken anlatım kuş kadar kalıyor :))) Bu kitaba dair bir yorum okumuştum aynen şöyle diyordu bir okur "Grange tam bir psikopat". Yeminle adam tam bir psikopat yahu... O olaylar senin aklına nasıl gelir o cinayetler o cesetler... Bir gece okuyup yattım da uyuyamadım aklımda kitaptan bir isim gezinip durdu "Jud itero. Jud itero. Jud itero".... Allahım delireceğim kim bu Jud? Hayır korkmasam gecenin o vakti açıp devamını okuyacağım. Ben bu kitabın filmini 10 küsür yıl önce okuyup ona da bayılmıştım. Belki şimdi izlesem kitaptan aldığım tadı almayabilirim zira film 99 yapımı ama o zaman izlediğim en iyi filmlerden biri demiştim. Başrollerde Jean Reno ve Vincent Cassel var. Ben Vincent'e aşığım tabii o zamanlar kendisi beşik hırsızı değil 18lik kızlarla sevgili değildi haşmetli Monica Bellucci'nin eşiydi... Hey gidi hey Vincent yıldızlar da kayar:)))) Vincen'te tepkim kendisinden 30 yaş küçük bir kızla sevgili olmasıydı. Kız şu an eşi ve 20 yaşında yani 52 yaşında adamsın hadi neyse seni "Dönüş Yok" ve "Kızıl Nehirler"le hatırlayacağım Vincent :) Fuzuli uzattım meseleyi bu kitap kesinlikle tavsiye listemde Doğan Kitap'tan çıkan roman 328 sayfa bence kesinlikle okunmalı ben yazarın diğer kitaplarını da toplamaya başladım.
Şık/ Hüseyin Rahmi GÜRPINAR: Ben Gürpınar hayranıyım ve tüm kitaplarını okumaya çalışıyorum. Ocakta da Şık bana eşlik etti Gürpınar külliyatından. Sosyetik bir beyefendi olan Şöhret sosyetenin son akımlarından son modalardan eksik kalmayı asla istemez onun bu zaafını bilen sevgilisi de Şöhret'in bu yönünü kullanıp başına çeşitli işler açar. Akıcı dili olan ve kolay okunan bir kitaptı. Genel olarak sevdiğim bir kitaptı ama çok daha eğlenerek ve tat alarak okuduğum Gürpınar kitapları da oldu onu da eklemek isterim. Eğer Gürpınar'ın tüm kitaplarını okumaya niyetli değilseniz sadece kalemine vakıf olayım derseniz "Gulyabani" ve "Kaynanam Nasıl Kudurdu" sizlere tavsiyemdir. Ama kitap kötü değildi onu da yazayım yeniden. Mavi Çatı Yayınları'ndan çıkan kitap 107 sayfa.
Hasırcı Kız/ Guy De Maupassant: Maupassant'ın anlatımını ve insan tahlillerini çok seviyorum bu kitap da beni hiç yanıltmadı adını görür görmez almıştım iyi ki de almışım. Gençler için olsa da bence yetişkin biri de sıkılmadan okuyabilir. Bence yakınlarınızda kitap hediye etmek istediğiniz ortaokul çağında çocuklar varsa bu kitabı hediye ederek Maupassant'ın kalemiyle tanıştırın onları. İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan kitap 59 sayfa.
Pala Hayriye/ Figen ŞAKACI: Bu kitap aslında bir üçlemenin ikinci kitabı. İlk kitap "Bitirgen" kahramanımız Hayriye'nin çocukluk dönemini anlatıyordu ve beni kendine hayran bırakmıştı. İlk kitapta yer yer ağlamıştım da. Hele siz de 90larda ortaokula gidiyorduysanız eminim Hayriye'nin hikayesinde yer yer kendinizi bulacaksınız o günlük yazışı aynı benim ortaokul günlüklerim :) Bu kitapta Hayriye artık bir genç kız ve üniversiteye başlıyor. Üniversite hayatı çalışma hayatına atılması 90'ların o hengamesi ve Hayriye'nin 30larına varışı... Ah ben yine ağladım... Şakacı'nın kalemiyle tanışmanızı tavsiye ediyorum eminim pişman olmazsınız. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap 175 sayfa. Son kitabı "Hayriye Hanımı Kim Çaldı"yı okumaya elim varmıyor çünkü bitsin istemiyorum.
Hasırcı Kız/ Guy De Maupassant: Maupassant'ın anlatımını ve insan tahlillerini çok seviyorum bu kitap da beni hiç yanıltmadı adını görür görmez almıştım iyi ki de almışım. Gençler için olsa da bence yetişkin biri de sıkılmadan okuyabilir. Bence yakınlarınızda kitap hediye etmek istediğiniz ortaokul çağında çocuklar varsa bu kitabı hediye ederek Maupassant'ın kalemiyle tanıştırın onları. İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan kitap 59 sayfa.
Pala Hayriye/ Figen ŞAKACI: Bu kitap aslında bir üçlemenin ikinci kitabı. İlk kitap "Bitirgen" kahramanımız Hayriye'nin çocukluk dönemini anlatıyordu ve beni kendine hayran bırakmıştı. İlk kitapta yer yer ağlamıştım da. Hele siz de 90larda ortaokula gidiyorduysanız eminim Hayriye'nin hikayesinde yer yer kendinizi bulacaksınız o günlük yazışı aynı benim ortaokul günlüklerim :) Bu kitapta Hayriye artık bir genç kız ve üniversiteye başlıyor. Üniversite hayatı çalışma hayatına atılması 90'ların o hengamesi ve Hayriye'nin 30larına varışı... Ah ben yine ağladım... Şakacı'nın kalemiyle tanışmanızı tavsiye ediyorum eminim pişman olmazsınız. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap 175 sayfa. Son kitabı "Hayriye Hanımı Kim Çaldı"yı okumaya elim varmıyor çünkü bitsin istemiyorum.
Düğün Evi/ Necip MAHFUZ: Abbas Yunus genç bir tiyatro yazarıdır ve Düğün Evi isimli oyununu sergilemektedir. Bu oyunda aile ve yakın çevresine dair gerçek olayları anlattığı için oyun bazı tartışmalara sebep olmuştur. Yazarın nerede gerçeği anlattığı nerede olaya kurguyu karıştırdığı sorusu akıllara düşmüştür. Mahfuz'un tüm kitaplarını okumak istiyorum çünkü muazzam karakter tahlilleri var aynı zamanda dönem Mısır'ını çok ama çok güzel anlatıyor. Yozlaşmalar, kapalı kapılar ardında yaşananlar tam bir toplum çözümlemesi Mahfuz eserleri. Bu kitabı okuğum diğer kitaplara nazaran bir tık daha durağandı zira kitap oyunun çevresinde dönüyordu ama güzeldi elbette. Mahfuz'u daha önce hiç okumadıysanız size tavsiyem Aşk Zamanı isimli kitabıyla başlayabilirsiniz. Gerçi sadece o değil cidden çok güzel bir dolu kitabı var ama aklıma ilk o geliyor çünkü ben ilk o kitabıyla tanışıp aşık olmuştum kalemine :) Kırmızı Kedi Yayınevi'nden çıkan kitap 140 sayfa. Mahfuz'un kitapları çok kolay okunan ve akıcılığı olan kitaplardır onu da ekleyeyim.
Bir Zanaatkarla Beklenmedik Karşılaşma/ Stefan ZWEIG: Paris'te bir mekanda oturup etrafı gözleyen bir adamın ağzından dinliyoruz hikayeyi. Gözüne takılan bir adamı izlemeye başlar ve adamın bir yankesici olduğunu keşfeder kahramanımız. Yankesicinin yaptıklarını izlerken aynı zamanda ahlak ve vicdanı sorgulamaya başlar kitabımızın başkahramanı. Kitap adamın masada oturup gördüğü sahneleri aktarmasıyla sürüyor anlatıcımız mekan da değiştirmiyor gözlediği şahsı da bunun sıkıcı geldiği okurlar da olmuş ama 75 sayfalık bir kitapta açıkçası ben sıkılmadım zaten Zweig bir oturuşta okunabilen bir yazar ama tabii herkesin farklı bir tarzı var. Zweig de tüm kitaplarını okumak istediğim yazarlardan biri. Ben "Bir Kadının Hayatından Yirmidört Saat" ile tanışmıştım kendisiyle eğer ilk kez okuyacaksanız tavsiyemdir. Zweig'in bir erkek olup da kadın psikolojisini bu kadar şahane tavsir edebilmesi benim her daim takdirimi kazanan bir unsur. Kırmızı Kedi Yayınevi'nden çıkan kitap 75 sayfa. Evet Kırmızı Kedi en sevdiğim yayınevlerinden biri :)
Kan ve Gül Bir Kara Dejavu/ Alper CANIGÜZ: Ya bu kitabı size nasıl anlatayım ben :))) Canıgüz absürd kurguların açık ara birinci yazarı bence :) Alper Kamu serisi uzunca bir süre kitaplığımda durdu da durdu sonra bir okudum her kitabı 1 günde bitirdim ve gerisi gelse keşke diye bekliyorum. Ondan önce Canıgüz'le ilk tanışmamsa "Gizli Ajans"la olmuştu o kitaptaki kurgusu "ya şimdi bunu nereye bağlayacak" dedirtip beni sürüklemişti ama bu kitap kesinlikle o kitabı geçti bende. Kahramanımız 40larında bir çocuk babası bir çevirmedir kendisi bir sabah 90'lara, üniversite sıralarına, uyanır ve seyreyle komediyi :)))) Ben o kadar çok güldüm ki bu kitapta yine nereye bağlayacak ne olacak vs derken kitabın sonu geldi. Canıgüz'ün tek bir kitabı kaldı o da bitmesin diye okuyamıyorum o derece seviyorum kendisini. Canıgüz lütfen bir Alper Kamu daha yaz n'olur bak bizi seviyorsan yaz :) Absürd kurguları herkes sevmez ama bence komedi seven biriyseniz Canıgüz'ü seversiniz. Benim tavsiye listemde kendisi. April Yayıncılık'tan çıkan kitap 212 sayfa. Çocukluğu , ilk gençliği 90'larda geçenler sizi harika bir yolculuğa çıkaracak bence :)
Düğme Savaşları/ Louis Pergaud: İşbankası Gençlik serisini Carrefour'da gezerken gördüm serinin diğer kitaplarından da yaklaşık 10 tane kadar aldım o dönem de kafam dolu ve sürekli yoğunluğum olduğu için okuyamama sorunumu bu serinin kitaplarıyla aşmayı planladım ve kafa dağıtmalık olarak okudum. Ben bu seriyi gerçekten seviyorum güzel gençlik kitapları var ortaokul için ideal bence hatta bazıları lisede de okunabilir tabii böyle sınırlamıyorum yetişkinler de okuyabilir ben sevdim mesela. Bu kitabın konusuna gelirsek bir köyde yetişkinler birbirleriyle kavgalı olunca kavga çocuklara da sirayet etmiştir ve çocuklar grup grup ayrışıp birbirleriyle kavga etmektedir. Ama sıradan bir çocuk kavgası değil bu aslında savaş ve gruplaşmayı da tahlil etmiş yazar alt metinlerde. Yumurcakların maceraları akıcı ve kolay okumalık bir kitap olarak bana imdada yetişti şimdi bir okula bağışlayacağım bu seriyi ama önce hepsini bitireceğim tabii :) İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan kitap 86 sayfa.
ŞUBAT
Öyle bir şubat geçti ki başımdan ne siz sorun ne ben anlatayım :/ Sadece 4 tane kitap okuyabildim onları da kağnı hızıyla ve yolda izde bitirebildim. Bir tanesi yine daha önce okuyup yorumladığım kitaplardan olduğu için 3 tanesini yazacağım hemen başlayayım.
Her şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum/ Iain REID: Kitap almadan önce yorumları muhakkak okurum. Bu kitabın yorumları çoğunlukla "ay harika bir gerilim. Muazzam bir psikolojik roman" vs şeklinde olunca ilgimi çekti aldım ama pişman oldum. Vasat bir anlatım "hadi nerede gerileceksek o kısma geçelim" dedirten bir kurgu ve zayıf bir şekilde bağlanmış bir son... Bilmediği bir numara tarafından aranan kahramanımız aramaların sıklaşmasıyla korkmaya başlamıştır. Bu aramaları erkek arkadaşıyla paylaşmak ister ama yapmaz. İlişkisini gözden geçirmeye karar verir bu esnada erkek arkadaşı onu ailesiyle tanıştırmaya götürür ve kahramanımız yol boyunca ilişkiyi istemediğine karar verir bunu açıklamayı ise eve dönüşe bırakacaktır. Okumazsanız hiç ama hiç bir şey kaybetmeyeceksiniz emin olun. Hep Kitap'tan çıkan kitap 177 sayfa.
Dönüş/ Alberto MANGUEL: Bir seyehatimde yol arkadaşım oldu bu kitap ve bir çırpıda bitirebildim kitabı. Roma'da yaşayan kahramanımız bir düğün için ülkesine döner ve eski tanıdıkları, sınıf arkadaşları, eskiden severek gittiği mekanları yeniden göreceği için heyecanlıdır ama hiçbir şey umduğu/hatırladığı gibi değildir artık. Kitabı iki arkadaşla birlikte okuduk sonunda "şimdi nasıl yani yav" tepkisini aldığım bir arkadaşım oldu :) Benim kitabın sonuna dair 2 tahminim var ama size söylesem kitabın tadını mı kaçırırım acaba diyorum ki bence sonuyla her okur kendisi karşılaşmalı o yüzden siz okuyun ben sonra söyleyeyim tahminimi :)))) Çok sevdim ayıldım bayıldım diyemesem de kötü bir kitap , çok pişmanım okuduğuma da diyemem bence okunabilir hatta yol kitabı olabilir çünkü kolay biten bir kitap ama okumasanız ne kaybedersiniz? Bence kaybınız olmaz sadece sonu hoş bitti yani tahmini size bırakarak bitiyor. Özetle okuyanın da okumayanın da pişman olmadığı kitaplardan :)
Sonbahar/ Karl Ove KNAUSGAARD: Geçen ay Monokl Yayınevi Babil.com'da 24 saatliğine %50 indirime girmişti. O kadar uzun zamandır bu yazarın kitapları için indirim kovalıyordum ki (çok pahalılar yahu) denk gelince kaçıramazdım tüm kitaplarını aldım ve kargom gelir gelmez de çok merak ettiğim için yazarın bu kitabıyla başladım. Ben İskandinav ülkelerinden gelen yazarları okumayı çok seviyorum. Knausgaard da beni yanıltmadı. Yazarı okuyanlar ikiye ayrılmış durumda bir kesim "ya bunda ne var allasen niye bu kadar abartılıyor bu adam? İşte normal bir gününü anlatmış" diyenler ve "yahu bu kadar sıradan şeyler anlatırken okuyanı kendine nasıl bağlayabiliyor" diyenler. Ben kitapları alırken kendime ilk şunu söyledim "bu kitaplar eğer ne var bunda diyenleri haklı çıkarırsa büyük zarardasın biliyorsun değil mi?" Ama içimden bir ses de "al kız aman tek böbreğin değil neticede kaybın" dedi ve benim işime de onu dinlemek geldi :)))))
Yazar kitabı eylül, ekim, kasım, olarak kitabı üçe bölmüş ve her bölümde ayrı başlıklar altında hayatın içinden bir şeyi seçip anlatmış. Mesela kusmuğu anlatmış. Şimdi bu ne dersiniz normalde ben niye kusmuğu , idrarı, dişi okuyorum ne alaka değil mi? Değil vallahi bana kendini okuttu. Kusmuktan, dişten ne bileyim sonbahar yapraklarından ya da yıldırımdan başlıyor anlatmaya ve bir yaşanmışlığına bağlıyor. Bir de kitapta doğmamış kızına mektup yazmış . Öyle ağır edebiyatlı , pür duygusal mektuplar gelmesin aklınıza. Onu beklerken neler yaşadıklarını anlatmış ama inanın "ay bu ne ya duygusallık yok" demiyorsunuz mektupları okurken. İlginç bir kalemi var size kusmuğu nasıl okuttuğuna hayret ediyorsunuz. Kitapta bazı bölümleri birbiriyle bağlaması da çok hoşuma gitti. Mesela güneşi anlatırken oradan tanrıya bağlıyor ve ikisine de direk bakılamadığından bahsediyor. Güneşe bakamaz tanrıyı ise göremezsiniz. Ben yepyeni ve farklı bir kalemle tanıştığım için mutlu oldum özetle ama size tavsiye ederken biraz sürüncemede kalıyorum çünkü herkesin seveceği bir tarz değil bir de fiyatları cidden pahalı %50 indirimde bile pahalı gelebilir bazı okurlara o nedenle ısrarla öneriyorum diyemiyorum ama alabilecek durumda olanların okumasını tavsiye ediyorum çünkü cidden faklı bir kalem bir müdden okuduktan sonra tarzına alıştığım için artık bir arkadaşım anılarını anlatıyormuş gibi geldi ve gün gün aksatmadan okumaya çalıştım çünkü devamında gelecek hikayeleri merak ettim açıkçası bana kendini usul usul ve emin bir şekilde okuttu :) Kitabın beni rahatsız eden tek kısmı şu cildin üstündeki kağıt kapağın eğri oluşu ve ayraç olmayışı bunu kitabı alan arkadaşlarımla da konuştuk etiket fiyatı 48 lira olan bir kitabın bir tık daha özenli bir kapağı olmalıydı ve içinde ip ayraç bile yok ciltli kitaptan ilk beklentim o ayraç :))))) Monokl ayraç da isteriz sevgiler :) Resmen 3 kitaplık anlatım oldu ama benim kadar merak eden başkaları da var konuştuğumda yorum isteyenler de oldu o nedenle biraz uzun bir anlatım oldu sıktıysa affola :)
Listendeki kitaplari okumadim. Stefan zweig in kitabini merak ettim ☺️
YanıtlaSilHiç Zweig okumadıysanız bu kitabından değil de "Bir Kadının Yaşamından Yirmidört Saat" "Satranç" ya da "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu" kitaplarıyla başların derim :)
SilÇok güzel bir yazı olmuş teşekkürler.
YanıtlaSilYorum kısmının en üstünde belirttiğim üzere çok güzel yazı ve muadili yorumları yayınlamıyorum. Ama siz blogumda yeni takipçisiniz o yüzden bunu yazmak istedim.
SilStefan Zweig'ın Satranç kitabını okuyarak yeni tanıştım kendisiyle ve son zamanlarda bende diğer kitaplarını okuma isteği var. :) Listelerinin devamını dilerim. Bazen geç de olsa bloğunda teker teker yazdıklarını okuyorum. Kolay gelsin.
YanıtlaSilDiğer kitaplarını da okumalısın onları da seveceğine eminim Yusuf. Vakit sıkıntısı hepimizin yaşadığı bir olay ne yazık ki :( Kalpler bir olsun ki bir eminim :) Yorumlarını görmek mutlu ediyorum onu da yazmadan geçmeyeyim :)
Silheeey, sonbahar adlı kitabı ve yazarı bilmiyodum, okuycam onu mutlakaaa, ah hüseyin rahmi biricik, ben de şık ı yeni aldım yaa bi de şıpsevdi aldım, manguel çok seviyom, bu kitaplar iyi okumalar olmuuuuş vallahiii :)
YanıtlaSilSonbahar klasik okumalar sevenlere hitap etmiyor. Senin sevebileceğini düşünüyorum. Gürpınar sevgimiz ne olacak acaba böyle :) Manguel de değişik bir yazar sevdim mi sevmedim mi karar veremiyorum ama kötü diyemiyorum asla ve okuduğum için mutluyum farklı bir yazar tanıdım. Evet ya Deep ben de sevdim bu listeyi :)
SilGrange ile ilgili yorumu ve peşinden anlattığın korkundan sonra aklıma Jerzy Kosinski’nin Boyalı Kuş'u geldi. Grange'le tanışıp tekrar korkmak ister miyim bilemedim şimdi :)
YanıtlaSilDüğme Savaşları başlığını görünce tanıdık geldi. Meğer yakın zamanda filmini izlemişim onun.
Stefan Zweig, kitap aldığım zaman sepetime attığım yazarlardan. Onu okumayı seviyorum. İnce olması da kitap seçim kriterlerimden biri. Zira metro harici kitap okuyamıyorum. Okurken illa ki seyir halinde olacağım. :)) Bir Zanaatkarla Beklenmedik Karşılaşma kitabını da mimledim. Yankesiciye zanaatkar mı demiş? :)
Güzel bir yazı olmuş canım emeğine sağlık, keyifle okudum :)
Boyalı Kuş'u aklıma getirdin! Ayrıca teşekkür ediyorum :)))
Grange istanbul'a hem de Üsküdar'a geliyor fırsatın olursa imzaya gitmelisin ve tanışmalısın bence onunla :) Boyalı Kuş'u okumaya niyetliyim ben de.Sen de benim aklıma getirdin bak :) Filmi olduğunu bilmiyordum ben de bakayım :)
SilYankesici için kullanmış o tabiri evet :D Zweig'in tüm kitapları ince ben de yolda ince kitaplar tercih ediyorum hem taşıması hem okuması kolay oluyor. Her birini okumuşsun yorumlamışsın asıl ben teşekkür ederim Zülal'im :)
Hayatın içinden kitapları severim o yüzden ''sonbahar'' bana cazip geldi. Okumak isterim
YanıtlaSilFarklı bir kitaptı ben sevmiştim siz de seversiniz umarım okursanız.
SilGüzel bir liste olmuş, bir çoğunu okumamıştım. Listeme aldım, teşekkürler..
YanıtlaSilKeyifli okumalar.
Sil