Merhaba!
Böyle içim taşarak yazıyorum bu yazıyı size. 2 yıl önce bana inanan bir kısım insan beni de bazı planlarına dahil edince başıma şahane bir şey geldi ve en somut halini pazartesi gördüm. Bir duygulandım bir şehla gülümseme oturdu yüzüme... Sonra kalbim sızladı... Babamı özledim yeniden. "Yapabilir miyim?" Dediğim bir şeydi bana inanıp "yapabilirsin elbette" diyen ve payı olan ancak babam ve babam kadar sevdiğim biri olabilirdi. İzninizle buradan sonsuz teşekkür etmek isterim emeği olan herkese... Bir de duyup da tebriğini esirgemeyen arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. İnsanın mutlulukları birlikte büyüyormuş.. Duyup da sessiz kalanları da işaretledim tabii :))) Şaka şaka işim mi yok 18.000 işaret koy hahahahah :)))
Bir şeye emek veren herkes dilerim ki karşılığını mutlulukla alsın!
Bir şeye emek veren herkes dilerim ki karşılığını mutlulukla alsın!
Geçen ay iyice sıkışmıştım biriken işlerden dolayı pazar da minnoş bir sınavzede oldum allahtan güzel hava doğa toparladı moralimi ve pazartesi de efsane geçince bugün yeniden aldım kitabımı elime :) Akademik kitaplar harici 4 kitap okudum geçen ay ve bunları sizinle paylaşacağım. Aslında okuduğum akademik etiketli kitapların da normal bir okuma olarak değerlendirilebilme durumu var ama sıkmayan bir yazı olsun diye romanları seçtim sadece.
Önce en sevdiğimi anlatayım. "Aaaa Cohen mi seviyormuşum hiç şaşırmadık" :))) Sağır Sultan bile duydu Cohen aşkımı :)
Daha da Karanlık Hikayeleriyle Leonard Cohen Şarkıları/ Berk KURUÇAY: Adından da anlaşılacağı üzere Cohen'in şarkılarının öyküleri var kitapta. Fotoğraflarla desteklenmiş bu kitapta Cohen'in bazı röportajlarından da alıntılar var ve bazı cümleler o kadar kuvvetli ki... Yani Berk Beyciğim bu kadar uzun isme niye sadece 92 sayfalık bir kitap yazdınız? Tadımlık olmuş 16 şarkı... Kitabın eleştirebileceğim tek yönü buydu. Bir de içinde "Lover Lover Lover" şarkısının hikayesi yoktu ama onun hikayesini zaten biliyorum Cohen Sina Savaşı esnasında gördüğü yıkımdan çok etkilenip yazmış onu. Dance Me To The End Of Love'ın da hikayesi aynı. İki muazzam şarkı da savaşın hissettirdikleriyle yazılmış. Bir saniye ayağa kalkayım alkışı oturduğum yerden yapmayayım. Bu kadar mı güzel olur? Bu kadar mı iz bırakır şarkılar? Vallahi erken gittin... Karakarga Yayınları'ndan çıkan bu kitabı Kitapyurdu'nda kelepir olarak 3 liradan aldım geçen ay. Dilerseniz bakın :) Ben adama aşık olduğumdan hakkında "sevdiği yemekler, konser verdiği ülkeler" kitapları da çıksa alırım. O nedenle tabii ki tavsiyemdir :)
The Black Cat And Other Stories/ Edgar Allan POE: Niye kendime böyle bir yük bindirdim bilmiyorum ama İngilizce kitap okudum :) Poe'nin İthaki Yayınları'ndan çıkan "Bütün Öyküleri"ni yazın okumuştum. Bu kitapta da o öykülerin İngilizceleri mevcut. Dili ağır ve İngilizceye hakim olmayan biri okuyamaz kesinlikle. İngilizce konusunda çok fazlaca hamlamışım... Beni yer yer zorladığı "bu ne demekti" diye sözlüğe baktıran yerleri oldu ama genel hatlarıyla kitaptan sıkılmadım. Bazı kitaplar cidden okurken ilgimi kaybetmeme neden olabiliyor. Gerçi sadece İngilizce değil Türkçe'de de olabiliyor bu :) Her neyse kitap 330 sayfa. Yayıncısı Könemann. D&R'da vardı sanırım ama emin de değilim. Ben Poe'yu severim o nedenle kitapları her daim tavsiye listemde ama karanlık, kasvetli, gerilimli öyküler seviyorsanız :)
Asi Melekler/ Danielle TRUSSONI: Bu kitap ilk çıktığında epey iddialı sunuldu. 2011 yılından beri okuma listemde ve 2 yıldır da kitaplığımdaydı. Geçen ay Kitapyurdu'nda yorumlarına bakıp "bunu okuyayım" dedim. Evangeline küçük bir kızken, melek bilimci annesi ölünce babası tarafından manastıra bırakılmıştır. Manastırın kütüphanesinde en kıymetli melek bilim kitapları vardır ve Evangeline bu kütüphaneden sorumludur. Yarı insan yarı melek olan Percival Gregory bu manastırda gizli bir sırrın peşinde olduğu için bir dedektif tutar dedektif Verlaine manastıra kendisini sanat tarihçisi olarak tanıtıp bazı bilgileri talep eder. Bu noktada Evangeline'in de aklına ailesiyle ilgili bazı sorular takılır ve ailesiyle ilgili sır perdesini aralamaya çalışır. Kitapta Bulgaristan'dan Yunanistan'a Türkiye'ye uzanan bir öykü var. Açıkçası ilk sayfalardan sonunu derhal tahmin ettim sadece sonunda Evangeline beni şaşırttı ama o son da olmasaydı "bu kitabı niye okudum ki?" Derdim... Benim beklentimi karşılamadı tamam sıkılmadım ama bu kadar yüksek çıtalı yorumlardan sonra böyle bir kitapla karşılaşınca da ikinci kitabı alıp okuyasım kalmadı... Hee belki filmi çekilir Jean Reno ve Vincet Cassel ikilisi oynarsa oturur izlerim bak :))) Bu tip öyküleri seviyorsanız alın okuyun ama okumazsanız da bir kaybınız olmaz... Doğan Kitap'tan çıkan yayın 429 sayfa.
Bette Abla/ Honore De BALZAC: Ben bu kitabı Eugenie Grandet'i sevdiğim kadar sevemedim. Çevirmene yüklenmeyeyim ama sorun o olabillir mi acaba diye düşünmedim değil. Konusu şöyle, Baron Hulot eşini sürekli aldatan bir adamdır ama eşi dünya güzeli Barones Hulot ona her daim sadık ve tüm hatalarını görmezden gelen bir eş olmuştur. Bette Abla ise sinsi, kıskanç evlenmemiş ve mutluluklarını kıskanan kuzenleridir. Artık yaşı da kemale edrdiği için taliplisi de yok zaten. Neyse bir gün Polonyalı bir soyluya denk gelir ve bu genci iyileşsin diye evine alır. Gence aşık olur tabii. Bu genç adam sanatkardır ve Bette Ablaya kendisi için harcadıklarını sanatıyla ödeme taahüdü verir ama sen kalk Hulot'ların kızına aşık ol sonra da evlen??? Bak hele yapılacak iş mi bu kötü kalpli Bette'e? Bette de intikam yemini eder ve Baron Hulot'u batırmak için kadınlara olan zaafı yüzünden "ahlaksız" (hala gülüyorum) bir kadın olan Valerie ile çeşitli planlar yapar. Ah çeviriyi ben yapacaktım ki görün siz replikleri :))) Neyse genel hatlarıyla sevemedim kitabı. Ama klasiktir Balzac'tır boynum kıldan incedir. Kaldırım Yayınları'ndan çıkan kitap 356 sayfa.
Benim okuduklarım bu şekildeydi. Keyifli okumalar diliyorum sizlere :) Bir de şarkı eklemek istiyorum buraya. Ben en mutlu olduğum anlarda dinlediğim şarkılardan biri çok az bilinir ama ben acayip severim. Dilerim ilk kez duyanlar varsa sever onlar da. Fragments Of Life.... Hayat bazen fragman gibi göz önünden akıp gider ya. Öyle işte. Bu aynı zamanda her doğum günümde kendime armağan ettiğim şarkıdır da. Keyifle dinleyin :)