"Annemin mitokondrisi bende kaldı" demişti bir keresinde bir doktor. Bunu bir züğürt tesellisi olarak yorumlamıştım ilk zaman ama başına gelince anlıyormuşsun ki en züğürt tesellilere bile muhtaçsın o çaresizlikte. Sonra biraz düşündüm de aslında doğruydu sen bende devam ediyordun zaten.
Öyle ya ne zaman ki senin karıştığın toprağa benim göz yaşlarım değdi işte biz o zaman o toprakta yeniden ve ayrılmamacasına birleşmiş sayılmadık mı?
Bakıldığında sen,
Uzun parmaklı ellerimdesin ve ince telli saçlarımda aslında,
Sıskalığımdasın ve uzun boyumda,
Zayıf ciğerlerimdesin biraz ve damarında akan inat kanımda...
Başımın o sebepsiz ağrılarındasın...
Kararlılığımdasın ve asla pes etmememdesin...
Asla yükselmeyen ses tonumdasın...
Yarım gülüşümdesin sen...
Asla ikna olmayıp seksen kere daha soruşumdasın...
En büyük hayal kırıklıkları akabinde tek kelime etmeden uzun ve anlamlı bakışlarımdasın...
"Dünyayı su bassa ördeğe vız gelir" tavrımdaki rahatlıktasın (anne affet ikimiz bir olup sana ne krizler geçirtmiştik)..
Keşfetme, araştırma ve bunlara asla doymayışımdasın...
Beni görenlerin "zarif" yakıştırması var bunun senden kaldığını tartışmıyoruz bile...
Ne zaman komik bir şey olsa kafamı çevirip göz kırptığımız tarafımdasın sen (ölenin bu dünyadaki şeyleri hissetmediği bilgisine inanmamayı seçiyorum. Tüm abeslikleri görüp yukarıda bir yerde gülmediğine beni kim inandırabilir? )
Sen şu kedinin "müptezel" bakışlarındasın... (Senden sonra farkettim ki o kedi cidden müptezel bir tipti. Olurmuş kedinin de müptezeli olurmuş )...
Sen tüm çocukluğumun en güzel yerlerindesin...
Sen kalbimin en taze ama en sevdiğim ikinci yarasındasın...
Dudağımın sol tarafındaki o kırışıklıktasın artık...
Tam yanağımın üstündeki gamzenin içinde sakladığımsın sen..
Sen sokağa her çıkışımda "adımlarını bastığın yere denk geleyim" diye yürüdüğüm yollardasın şimdi...
Emekliliğinin geçtiği yerde, o pasajda, daktilo başında bana her seferinde "ne çok dergi alıyorsun Dilek" deyip istediğim paraya surat sallandırıp ama yine de kıyamayıp fazlasını verdiğin o küçük bürodasın...
Senden sonra bana "çok iyi adamdı" diyen insanların mahcup ve kırgın bakışlarındasın baba...
Sen birlikte geçirilen tüm güzel zamanlardasın artık ve konuşulamayan şeylerin en derin yer eden pişmanlığında...
Sen o Türk Filmlerinin her karesinde ve o şarkıların en kalbe işleyen nakaratlarındasın benim için..
Gidişi bile bir şeyler öğreten, dostu düşmanı bildiren o adamsın...
Gidişi bile bir şeyler öğreten, dostu düşmanı bildiren o adamsın...
Bir de sen kelimeleri sığdıramadığım özlemsin artık. Tanımına hiçbir kelimeyi yakıştıramadığım...
Senin ölmen fikri... Ne bileyim... Sen gittin... Bir zaman sonra ben de geleceğim hepsi o kadar. Elbet bir gün buluşacağız elbette Zeki Müren yanılmış olamaz!
Yani babam ayrılsak da beraberiz sade gözden ırağız biz...
Şimdilik bununla avunacağım ve sana yazmaya kelimelerim yettikçe devam edeceğim...
Doğum Günün Kutlu Olsun Baba Doğum Günün Kutlu Olsun. İyi ki geçtin hayatımdan.