2 Mart 2021 Salı

OCAK AYI OKUMA LİSTEM


Herkese merhaba

Gözümüz aydın ocaktan sonra okuma hızım çok düştü. Benim okuma hızımı kendine dert edip yorum bırakanlar vardı haydi kem gözlerinize sağlık :D Ocakta 8 kitap okudum hemen anlatayım size. Buarada elbette yine fotoğraf çekemedim. Üşeniyorum evet :) Bu sebeple sevdiğim kitaplıklardan birinin fotoğrafını bıraktım gitti :) 


Kurtlar İmparatorluğu / Jean Christophe GRANGE: Bu ayın tartışmasız en sevdiğim kitabı Kurtlar İmparatorluğu idi. Kitap en başından en sonuna kadar o kadar sardı ki artık sonlara doğru sırf bitmesin diye elimden bırakamadım. Gerilim ve korku filmlerini asla izleyemem ama Grange'ın Kızıl Nehirler'i hem kitabıyla hem filmiyle en sevdiklerimden biriydi. Kurtlar İmparatorluğu'nun filmini de ilk fırsatta izlemek istiyorum. Kitapta Türkiye'den ve Ülkücülerden bahsediliyor olması kitabı daha da ilginç kılıyor ve kendi kendini okutuyordu. Türk işçi kadınların öldürülmesiyle başlayan olaylar yumağının altından çıkan hikaye okunmaya değer kesinlikle. Kitaplara dair ipucu vermeyi sevmediğim için burada kesiyorum ama bıraksalar sabaha kadar anlatırım :D Bir kere ana sayfamda Flaubert'in Madame Bovary'sine dair bir yazı görüp hemen yazıyı açmıştım ama açmaz olaydım resmen kitap tanıtımı yazısı diyerek kitabın özeti çıkarılmıştı ve o esnada ben o kitabı okuyordum... Kimsenin okuma zevkinin ikametini kursağına aldırmamak adına en iyisi kısa kesip bir cümleyle konusunu anlatıp kendi yorumumu eklemek diye düşünüyorum. Çok konuştum yeter :D Doğan Kitap'tan çıkan roman 405 sayfa ve kesinlikle tavsiye listemde.  


Swann'ların Tarafı/ Marcel PROUST:
Proust'un 7 ciltlik Kayıp Zamanın İzinde serisinin ilk cildi olan kitap Swann'ların Tarafı. Şu an serinin  kitabına başladım ancak size bu seriyi nasıl anlatacağımı pek de bilemiyorum :) Öncelikle Proust okumaya bu seri ile başlamanızı asla tavsiye etmiyorum. Farklı kitapları ile başlayıp en son bu seriye geçmenizi tavsiye ederim. Ben daha önce Proust'un hiçbir kitabını okumadım ancak kullandığı bilinç akışı tekniğine Woolf okumalarımdan dolayı alışkın olduğum için beni zorlamadı yazım tarzı. Anlatıcımız bir erkek ve 1. kitapta anlatıcımızın çocukluğuna eşlik ediyoruz. Ailesi, çevresi, çocukluk anıları ve ilk aşkını dinliyoruz anlatıcımızdan. İlk 100 150 sayfa size sıkıcı gelebilir hele ki tarzına hiç alışık değilseniz. Fakat sonrası çok güzel akıyor ve ben bu kitabı gerçekten sevdiğimi söyleyebilirim. Ancak tavsiye ederim diyemiyorum çünkü çok net ki her okura hitap edecek bir kitap değil. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitap 430 sayfa.

Sadık Bey/ Pınar KÜR: Pınar Kür'den okuduğum ilk kitap oldu Sadık Bey. 50'lerinde boşanmış , bir kız çocuğu babası Sadık Beyin hayatını sorgulayışına tanık oluyoruz kitapta. Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da kurulacak bir karakter buldum. Kendisi Sadık Beyin kızı :))) Allah hayırlı evlatlar nasip etsin :))) Kitap ilginç başlamıştı ancak bu kadar övgü alan bir yazar için sonu hayal kırıklığı oldu desem yeri. Ortalama bir kitaptı o sebeple tavsiye listeme alamıyorum. Can Yayınları'ndan çıkan roman 168 sayfa.

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat/ Şemseddin Sami : Adından da anlaşılacağı üzere kitapta Talat ve Fitnat isimli iki gencin aşk hikayesine eşlik ediyoruz. Fitnat'ı gören Talat'ın ona ulaşmak için yaptıklarını ve aşklarının geldiği yeri okumak keyifliydi fakat  ne yapıyorsunuz Şemseddin Beyciğim o nasıl sondu öyle? Bu son bu kitabın yazıldığı dönemde okuru nasıl etkilemiştir kimbilir ama bizler için biraz Yeşilçamvari kaçabilir. Bu durum kitabı sevmeme engel mi? Asla değil zira Türk Klasikleri benim iki gözümün çiçekleri :) Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan okudum ben ve 116 sayfaydı.


                                          


Rüyalar Anlatılmaz/ Nermin YILDIRIM: Yıldırım benim en sevdiğim yazarlardan biri ve kitaplarını hemen bitirmemek adına gıdım gıdım okuyorum kitaplarını :) İlk tanışmamız Dokunmadan'la olmuştu. Dokunmadan'ı okuduğum dönemde babamı yeni kaybetmiştim ve baş karakter Adalet'in omzuna yaslanıp bir ona bir kendime ağlamıştım... Pilar bir sabah uyanır ve eşinin Türkiye'ye gittiğini öğrenir. Eşi kendisine tek söz etmeden kayıplara karışmıştır da niye? Pilar'la birlikte bu "niye"nin cevabını arıyoruz kitapta. Yıldırım'ın ikinci kitabı olmasına rağmen gayet akıcı ve kuvvetli bir kalem okudum ben. Bir aile hesaplaşmasının yanında kişilerin kendileriyle de hesaplaşmasını anlatıyor. Ben sadece "ah be Veysel" diyebildim kitabı kapatırken. Her kahramanın hikayesi ayrıydı da Veysel'inki beni ağlattı :( Nermin Yıldırım'ı her daim tavsiye listeme alıyorum :) Hep Kitap'tan çıkan roman 336 sayfa.

Ana / Maksim GORKİ: Nefis bir Rus Klasiğiydi Ana. Pelage oğlu ve eşiyle yaşarken eşini kaybeder ve eşinin vefatından sonra oğluyla başbaşa kalır. Oğlu Pavel'in sosyalizme olan ilgisi gitgide derinleşir ve devrimcilere katılıp aktif bir şekilde çalışmaya başlar. Oğlu anarşik olan Pelaga Ana evladına "aklını başına devşir seni de içeri alırlarsa bana kim bakar oğul" mu diyecektir yoksa "benim oğlum ne yaparsa bir bildiği vardır" mı? Bundan gayrısını ben yazmayayım da siz okuyun. Ben klasikleri ayrı sevdiğim için bu kitabı ayrı sevdim. Bir annenin oğlu için yapabileceği fedakarlıkların haddi hesabı yok gerçekten. Tavsiye listemde elbette. Ben Bordo Siyah Yayınları'ndan okudum 429 sayfaydı.

Buzlar Arasında Bir Kış/ Jules VERNE: Çoğu çocuk 80 Günde Devri Alem'i okuyup Verne'e aşık olmuştur. Ben de çocukluk aşkım Verne'i yetişkin de olsam terkedemiyorum. Zaten çocuk kitapları okumayı da kocaman sevince :) Oğlu denizde kaybolan Jean Cornbutte onu aramak için bir deniz yolcuğuna çıkar. Sürpriz bir de yolcusu vardır gemide. Bu yolculuk esnasında kara kış da bastırınca buzlar arasında zorlu maceralarla karşı karşıya kalırlar. İlkokul değil ama ortaokuldan itibaren okunabilir diye düşünüyorum. Çocuk kitabı da olsa ilkokul için sert kalabileceğini düşündüğüm yerleri var. Ben tabii ki sevdim çünkü Verne'i çok seviyorum. Çocuk kitapları sevenlere tavsiyemdir. Alfa Yayınları'ndan çıkan kitap 111 sayfa. 

Tutunamayanlar/ Oğuz ATAY: 2021'le birlikte kütüphanemde duran kalın kitaplardan her ay bir tane okuma kararı aldım. Atay ne vakittir raftan bana bakıp gözümü korkutuyordu da okumaya cesaret edemiyordum. Arkadasım çok sevdiğini söyleyince ben de ona eşlik etmek için başladım ve ilk 150 sayfa kadar inanılmaz sevdim fakat sonra sonra yormaya başladı beni. Atay'ın dili gerçekten döneminin ötesinde ve bundan çok etkilendim. Okuması zor hatta hikaye içinde hikaye tarzı bir anlatımı var ama tüm zorluklarına rağmen kitabı kapatırken yazara saygı duymamak ve hayran olmamak imkan dışı. Kitap adı üstünde bir tutunamayanı ve ardında bıraktıklarını anlatıyor.  Arkadaşı  Selim'i kaybeden Turgut'un Selim'le de kendiyle yüzleşmesini okumak  yer yer yorsa da iyi ki okumuşum dedim. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap 724 sayfa.


Bir de teşekkür. Bu kitapların bir kısmını sevgili Nazan Hanım sevgili Kitap Sevinci ve sevgili Chronie Traveller ile okuduk. Birlikte okuma yapmak okuma motivasyonumu da arttıyor. Kendilerine keyifli eşliklerinden dolayı kocaman sevgiler :) İsimlerinin üstüne tıklayıp Instagram hesaplarına gidebilirsiniz. Ben de hemen şuradayım tık tık :)


Şarkısız olmaz hemen en sevdiklerimden bir taneyi buraya iliştiriyorum. Umarım siz de seversiniz :) 






Yazıdaki kitaplarla alakası olmayan yorumları onaylamıyorum. Bunu bir alnıma yazmadığım kaldı ama yine de alakasız ve sırf yorum olsun diye yorumlar geliyor. Blog yazıları da emek verilerek hazırlanıyor minik bir saygı beklemek çok da altı boş bir istek değil diye düşünüyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Güzel yazı, emeğinize sağlık, benim sitem de şu ben de beklerim, bu bir otomatik yorumdur" tarzı sadece yorum yapmış olmak ve link bırakmak amacıyla yapılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Alakanıza teşekkürler :)