27 Ağustos 2018 Pazartesi

TEMMUZ AYI OKUMA LİSTEM


 Merhaba,

Gıybetli yazılardan kitap yazısına fırsat kalmamış :) Hemen yazayım temmuz okumalarımı zira ağustos da bitmek üzere .

Geçen ay tam anlamıyla bir kabustu. İki mülakata girdim birinde hayatımın sürprizini yaşadım. Biraz zaman geçsin sindireyim de uygun dille yazacağım bunu :)



Neyse 12 kitap okudum ama 10 tanesini yazacağım diğer ikisi akademik şeylerdi ve daha önce zaten yorumlamıştım. 80 kere okuyunca :)))))

Bir Geyşanın Anıları/ Arthur Golden: Okunması gereken 1001 kitap listesinde bu da vardı. Her ay o listeden bir kitap okumak  istediğim için bunu okudum bu ay. Normalde belki beni bu kadar etkilemezdi ama içinde benim yaşadıklarımı yaşadığı bir kısım var baş kahramanın. Dolayısıyla benim hayat boyu hele ki denk geldiği dönem vesilesiyle hep hatırımda kalacak bir kitap olacak. Kitabın kahramanı Sayuri ve ablası yabancı bir adam tarafından "daha iyi bir hayat" bahanesiyle babalarından alınır ve bir geyşalık okuluna satılırlar. Bir kere bu başlangıç bile içimin cız etmesi için kafiydi :( Daha sonraları Sayuri'nin büyümesine , aşık olmasına ve gözde bir geyşa olmasına tanıklık ediyorsunuz. İşte o aşk kısmındaki erkek benim hayatımdan da geçti. Tabii ki Sayuri'nin başkanı değil :) Ama o kadar aynı bir adamdı ki... Neyse tam da temmuzda ben gerçekten de çok üzülmüşken Sayuri bana "bazen bu daha iyidir" dedi ve gözyaşlarımı silip onun hikayesinde, kendiminkini tamamladım. O nedenle bu kitabı hiç unutmayacağım. Hepinizi duygusal hikayeleri en mutlu bitsin umarım. Kitap tavsiye listemde. Altın Kitaplar'dan çıkan roman 557 sayfa.

Kaynanam Nasıl Kudurdu/ Hüseyin Rahmi Gürpınar: Bilen bilir Gürpınar ne yazsa okurum ve severim :))) Bu kitabı da çok sevdim. İç güvey olan bir damadın ağzından çapkın ve aman dinlemeyen, ev halkının emdiği sütü burnundan getiren bir kaynananın maceraları anlatılıyor. Kaynana bir çapkın bir çapkın :))) Bir de genç avukatımız var kaynananın bu çapkınlık zaafını kullanıp parasını yemek isteyen. Seyreyle gümbürtüyü. Sonu o kadar eğlenceli bitti ki bir tertip düzenlendi ve bu tertibi düzenleyenin eli öpülesi :))) Gürpınar'ın şu kitapları 70lerde o muhtelem Sunal, Naşit, Şen, Özkul, Akan kadrosuyla filme alınmalıydı. Yazık cidden ne kadar eğlenceli filmler olur, tadından yenmezdi :) Kaynanasından çok çeken arkadaşlarıma bu kitabı alıp, hediye edeceğim :) Mavi Çatı Yayınları'ndan çıkan kitap 148 sayfa.Türk Klasikleri sevenlere ve başlamak isteyenlere tavsiyemdir Gürpınar.

Domaniç Dağlarının Yolcusu / Şuküfe Nihal: İstiklal Savaşı yıllarında bir hikaye duyar Nihal. Hikayede , öz evladını vatana ihanet ettiği için askerlere teslim eden bir anne anlatılır. Yazar bu hikayeden o kadar etkilenir ki, bir anne düşünün bir yanda kanı, canı öz evladı diğer yanda vatanı ve vatanını üstün tutup evladını askere veren bir anne... Nilah bu anneyi aramak için hikayenin geçtiği Domaniç'e yol alır. Kadını bulması o kadar zor olacaktır ki ama en sonunda bulacaktır peki nasıl? İncecik bu kitabı kapatırken, Nihal'in insan tahlillerinden tutun da bizim dönemimizde hala geçerli olacak saptamaları vs o kadar çok şeyi sevdim ki "niye daha önce okumadın" dedim kendime. Kitap filme de alınmış. Şimdi o filmi arıyorum. Nihal yaşasa tanışmak istediğim isimlerden biri olacaktı hiç kuşkusuz. İnceden hicivleri ve nokta atışı saptamaları... Ben sevdim ve tavsiye listemde kitap. Timaş Yayınları'ndan çıkan kitap 89 sayfa.

Ay Işığı Sokağı/ Stefan Zweig: Yazarın 5 hikayesinden oluşuyor kitap. Hepsini sevsem de , kasveti doruklardaki bu hikayelerden, Laporella benim en sevdiğimdi. Çalıştığı evin beyine günden güne hastalıklı aşkı daha da büyüyen hizmetçinin hazin sonu. Tabii bu son gelmeden başkalarınınkini getirdi o ayrı. Her zamanki gibi Zweig bir kere daha okuduğuma pişman etmedi beni. İş Bankası Yayınları'ndan çıkan kitap 74 sayfa ve tavsiye listemde.



Bütün Öyküleri/ Samed Behrengi: Behrengi'nin 11 öyküsü kitapta toplanmış ve ben 9 tanesini zaten okumuştum ama tekrar okumak mutlu etti beni.  Behrengi çocuklar için yazıyorsa da bence o kitapları hem çocuklar hem de çocukluğunu unutan ya da hiç büyümeyen ya da büyürken bocalayan yetişkinler de muhakkak okumalı. Bazı cümlelerin ağırlığı o kadar ihtiyaç ki. İşte Behrengi'nin cümleleri onlardan. Minik bir hikayenin içinde yığınla anlam, yığınla cevap buluyorsunuz. Sabaha kadar Behrengi anlatabilirim ama omzumun ağrısı beni öldüreceği için burada kesiyorum. Küçük Kara Balık'la başlayın, Bir Şeftali Bin Şeftali ve Çıngıraklı Deve ile devam edin. Hem çocuğunuza okutun hem siz okuyun. Bu dünyadan geçen en kıymetli insanlardan biri Behrengi. Lütfen onunla tanışmadan, çocuğunuzu tanıştırmadan ayrılmayın bu alemden. O kadar da severim o kadar da severim. Şiddetle tavsiyemdir. Panama Yayınları'ndan çıkan kitap 319 sayfa.

Adabı Muaşeretin Zararları/ Hagop Baronyan: D&R'da Can Yayınları'nın ,7 liraya inen kitaplarının, olduğu standda gördüm bunu. Alıp almamakta kararsız kalsam da yorumları okuyunca aldım. İlk başlarda sıkılsam da sonra sonra kitapta şikayet edilen ne varsa hemfikir olduğumu anladıkça yazarı sevdim :) Kitap lüzumsuz adabı muaşeretin ve adabı muaşeretin gerçek anlamından uzaklaşılmanın ne kadar can sıkıcı olduğunu anlatıyor. Misal evinize gelip kalkmak bilmeyen bir misafire ya da zorla sizi bir yerlere davet edip sabaha dek sırf kendi derdini anlatan birine hiç denk gelmediniz mi? Hepimizi sıkan, zorlayan nice anları teee yıllar öncesinden anlatmış yazar. Ben sevdim :) Can Yayınları'ndan çıkan kitap 149 sayfa. Okudukça hikayelerin kahramanlarına acıyacaksınız :))))

Eve Doğru/ Susanna Tamaro: Yazarla yapılan söyleşilerden alıntılar var kitapta. Kendisini, yazılarını, hayatını anlatıyor ve bir nebze de olsa fikir sahibi oluyorsunuz yazara dair. Ben kitaplarını, arayışlarını, köklerine dönüş çabasını çok seviyorum Tamaro'nun. Bu nedenle de ona dair fikir sahibi olmak, kendini anlatışını dinlemek fikrini sevdim. Ama yazarı bunları dinlemek isteyecek kadar sevmiyorsanız o vakit size hitap etmiyor bu kitap. Okumasanız da olur. Can Yayınları'ndan çıkan kitap 77 sayfa.





Şişmanlayamayan Sumocu/ Eric Emmanuel Schmidt: Sokaklarda satıcılık yaparken biri tarafından keşfedilip, yetiştirilen ve sumo şampiyonu olan bir gencimizin hikayesi :) Şimdi bunu bir Türk yazar yazmış olsa "vay efendim sen çok mu Türk Filmi izledin? Ay bu neydi" filan diyecek insanların hepsi bunu "farkındalık yaratan minik bir kitap" şeklinde yorumlamış. Direk şunu diyeyim kapağı çok güzel ama okumasam da hiç üzülmezdim. Kitabın kahramanı aşka ve çocuk sahibi olmaya karşı bunu da çözümlemiş o minicik kitapta. Acaba o yorumları atanlar "Issız Adam Sendromuna tabi" adamlara denk gelen kızlar mıydı? Bacım bunu ben de söylerdim, az düşünseniz siz de bulurdunuz şu kitaba ne hacet? Bu kadar övmeye ne hacet? Tamam kötü bir kitap değil elbette ama ben çok bayılarak okumadım. Yalın, sade, sonuca odaklı ve kitaptaki tesadüfün biz küçükken izlediğimiz Yeşilçam Filmlerini andırdığı bir kitap. Çok sevmedim, nefret de etmedim zaten kısacık bir kitap. Doğan Yayınevi'nden çıkan  64 sayfa.

Pati İzleri/ Tolga Gürmeriç: Bir kedi yavrusunun büyürken geçirdiği evreleri anlatışına dair kalbimi kıran bir kitap :( Annesinin onu yetişkinliğe adım atarken yalnız bıraktığı kısım beni kırdı ya :( Anne kediler ,yavrularının hazır olduğunu düşündükleri zaman, onları kendi hallerine bırakırlar. İşre kitap o geçiş sürecini anlatıyor ve çocuk kitabı aslında ama ben çocuğuma okutmazdım kalbi kırılmasın diye. Zaten çocuğum olsa "onu okuma, bunu izleme" diyerek sürekli teyakkuzda gezerdim. Halbuki en çok da sevdikleri kıracak kalbini ve hazırlamak lazım şimdiden ama ana yüreğim el vermiyor işte :))) Epsilon Yayınları'ndan çıkan kitap 68 sayfa.

Bir Düşüşün Güncesi/ Micheal Laub: Kitap tanıtımda Karl Ove Knausgaard'ın "benim dünyamda şimdiden bir klasik" şeklindeki muazzam övgüsünü görünce "muhakkak okuyayım" diyerek sipariş ettiğim ama benim dünyamda bir klasik olamayan bir kitaptı. Küçükken kendisi gibi Yahudi olduğu için dalga geçilip zorbalığa maruz kalan arkadaşına yapılan bir şakaya kitabın kahramını da katılır ama şaka hiç hesaplanmadık bir yere gider... Bunun sonucunda da kitabımızın kahramanı kökleriyle, Auschwitz'den sağ kurtulan dedesiyle bir iç hesaplaşmaya girer. Zamanla yetişkin bir adam olan kahramanımız bu hesaplaşmaya babasını da dahil eder ve içsel bir sorguya başlar. Beni çok dahil edemedi kendine belki beklentimin büyüklüğünden belki de romanın temposuna uygun bir psikolojide olmadığımdan. Bilmiyorum ama izi kalmadı bende. Kafka Yayınevi'nden çıkan kitap 208 sayfa.

9 yorum:

  1. Yorumlar açılmış :)

    B.

    YanıtlaSil
  2. 12 kitap mı uuuu :) Mülakatları merak ettim umarım verdikleri yorgunluğa değmişlerdir :)

    YanıtlaSil
  3. heeey hoşgeldiiiin yaaaa :) hüseyin rahmi ben de bütün eserlerini sırayla okuyoom :)

    YanıtlaSil
  4. Oldukca verimli bir ay gecmis sizin icin. En guzel eylemlerdendir okumak insan hayatinda, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Okuyacak kitap bulamayınca fikir vermesi amacı ile arada buraya bakmak benim iyi olacaktır. Yorumların tekrar açıldığını görmek sevindirici. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu sıra ağustos ve eylül okumalarımı da yazmış olmam gerekliydi ama hayat planlara hiç uymuyor :) Senin yorumunu görmek de sevindirci çok teşekkürler :)

      Sil

"Güzel yazı, emeğinize sağlık, benim sitem de şu ben de beklerim, bu bir otomatik yorumdur" tarzı sadece yorum yapmış olmak ve link bırakmak amacıyla yapılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Alakanıza teşekkürler :)