Sayfalar

26 Şubat 2020 Çarşamba

VE BU AŞK MIYDI?

 
25.02.2020

Birbirini hiç tanımayan insanların sadece cümlelerle birbiriyle gönül bağı kurabileceğine gönüllü inananlardanım ben. Bu gönüllülük bir süre sonra adanmışlığa bile döndü diyebilirim...

Elime geçen ilk kitabın "Canım Aliye Ruhum Filiz"di. Kitabı kapattığım ilk dakikadan itibaren , akan gözyaşlarım eşliğinde "Filiz'in babasını öldürdüler" dediğimi hatırlıyorum. Aliye'nin eşini değil... Ama bu senin, Filiz'in annesini de  ne büyük hislerle ve samimiyetle sevebileceğinden şüphe duymama hiç sebep olmamıştı.


"Kürk Mantolu Madonna"yı bir çırpıda bitirişimi de hatırlıyorum. Raif'in senden, bu kadar büyük bir parça olabileceği de hiç aklıma gelmemişti mesela... Hayatını pek bilmeyip ve  Google'dan okumak yerine satırlarında seni aradığım için muhtemelen... Çünkü o vakitler Ayşe Sıtkı ismi dimağımda yer edinmemişti kendine... Belki gördüm, duydum ama asla saklamadım...

Sonra günün birinde saçma sapan bir sosyal medya akışında "Ayşe"ye yazdığın mektup düştü önüme. Kilitlendim... Canım Aliye'yi anlatıyordun Ayşe'ye. Maalesefler , üzüntüler ve ona atfettiğin görevler eşliğinde... Ben sanırdım ki Aliye'yi sevmiştin oysa sen Aliye'ye elden düşme bir aşk armağan etmişsin üstelik hiçbir zaman  kendisinin bile olamayacak bir aşk...


Belki sevdiğini savunan bile çıkacaktır ama insan sevdiğini, birlikte tamamlanan bir ömre ve bir de Filiz'e rağmen 3. Şahsın kara gölgesiyle yaşamaya mahkum eder miydi? O bilmese bile senin bildiğin bir gölgeye...








Oysa sen benim için en eşsiz travmaların en şatifilli anlatıcısıydın Sevgili Sabahattin. En karanlık travmaları bile yaşanılır kılan cümlelerin vardı senin... Sen bir karanlığı yine başka bir karanlıkla eşsiz bir şekilde aydınlatabilen kelimelerin efendisi Sabahattin ALİ! Kelimelere olan adanmışlığımın ne kadar doğru olduğunun  tescilli haliydin...

Aliye'ye dediğin "canım"a ben bu kadar inandıysam Aliye kimbilir ne çabuk kanmıştır diye düşündüm. Ama şaşkınlığım bu kadar katmerlenince dürttüm kendimi "zaten ilk tanıdığında Filiz'in Babası dememiş miydin Dilek? Niye şaşırdın bu kadar?"Dedim de kurtuldum şaşkınlığımdan...

Aşk nedir, nasıl tanımlanır bilmem ama ham maddesinin depresyon olduğunu söyleyenleri dinleyeceğim ve ekleyeceğim, aşk yaşanmamışlık halidir biraz da... Çokça merakla başlayan ve tamamlanamadan biten o his...

İnsanoğlu doyumsuz, elindekinin kıymetini bilmektense anlam yüklemekten ileri gelen beklentilerini ve bulamadıklarını , kavuşamadığına yüklemeye meyillidir. Zira kendi hatalarıyla muhatap olmamanın ve dahi onları legalleştirmenin en muazzam yoludur bu... "Seninle evlensem muhakkak daha iyi olurdu" diyerek aslında bir evliliği yürütürken nasılsa yaşayacağını ,adından daha iyi bildiğin, mutsuzluğun "sebebini" değiştirmek insanın kendisiyle yaşamasını daha kolay kılıyor muhakkak...


Sebebi ,kendin yerine "Aliye"ye yüklemek kurtardı mı gerçekten seni o yükten? Bence okkalı bir hayır... Zira bir önceki paragrafta zaten "tek başına yaşayamadığı için evlendiğini" belirten bir insanın kiminle olsa mutsuz olacağı aşikar değil mi? "Ben kendi kendimi her hususta idare edemiyorum"... Bunu Aliye'ye de söyledin mi? Yoksa ona sadece "Canım Aliye" mi dedin?  Bir an da aklıma şu soru geldi "haberdar olsa durum değişir miydi?" Keşke bilebilsem...


Senin 1907'de başlayan ve melankolilerin en estetiğiyle geçen hayatın ,başkalarının iradesiyle bittiğinde sadece 41 yaşındaydın ama biz bugün 113. yaş gününü kutladık senin...

İnsanlar ölür de acıları  sonraki nesillere kalır. Senin yaşayamadığın aşkın acısı niye bize kaldı Sabahattin? Ve aslında daha da acısı bize "canım" diyebilen adamların ve dahi kadınların da aslında "3. şahısların gölgelerini gizleyebilme ihtimallerini" niye bu kadar çetin bir şekilde idrak etmeye mahkum ettin bizi?


Yaşadığın tüm hayal kırıklıklarının  tariflerini yaparken her zaman aldatanın yüzüne bizim yerimize de tüküren de sen değil miydin?  Yoksa zaten o yüzün senin olduğunu en başından bilmek miydi seni bu kadar kırgın, hırçın ve melankolik yapan ?... Her iki tarafta da olmak nasıl duygu peki?

Bir ara Aliye'yi anlatırken "denize birlikte girerdik" deyip akabinde masumiyetine de halel gelmesin diye "o vakitler küçüktü" yazdığında sen de kendini ona bir şans verirken yakaladın mı?

Bir yazı ama uzunca bir yazı yazabilirim de aşk acısı çekiyorum sanılmasından korkarım. Hele şimdi ben yerleşik huzurumu bozmadan gideyim ama belki sana bir ara bu yazının devamını yazarım Sevgili Sabahattin. Keşkeler, yüzleşmeler ve görevler üzerine :)

Ayşe'ye aslında "aşk" olmayan hislerinin farkında olduğunu ama bunu kendinden de gizlemeye çalışmanın senin hayata tutunma şeklin olduğunu da düşünüyorum zira sen melankolilerden beslenen bir dahiydin ve kendin de dahil kimseyi "tanımına uygun" sevemezdin. Filiz hariç. Çünkü babalar ve kızları...

Melankolinden, Filiz'e olan sevginden, Aliye'ye bıraktığın "elden düşme aşkından" ve Ayşe'yle taze tuttuğun "yalnızlığından" ve dahi gözlerinden öperim Sabahattin. Sana biraz kırılsam da doğumgünün kutlu olsun.

Normalde pencerene konması muhtemel  "boncuktan kuşlar"ı benim yollamam lazımdı ama sen yıllar önce yapıp sayfalar arasına kondurmuşsun da gelip konuyorlar  pencerelerimize...


Bu şarkıyı da ne severim be (kalp ikonu:)




                                                                                               Sevgilerimle Dilek :)



8 yorum:

  1. Bu yorumdan sonra okumamak mümkün değil:)

    YanıtlaSil
  2. Bu mektubu Sebahattin Ali okusa idi yüzleşmenin en doğru tarafını yaşayacaktı der alkışlarım ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Şebnem. Ne yazsam ifadede eksik kaldığını düşünüyorum bu konuya dair... Şu mektuptan sonra aklımda tek isim var Canım Aliye... Oytun'u yerime öp lütfen :)

      Sil
  3. kafam karıştı biraz... insanlar ölürse acıları kalıyor sahideden başka nesillere...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Ali'yi okuyarak gönüllü seçtim acısına ortak çıkmayı. Ama kalıyor. Annenle kalıyor, babanla kalıyor, vatanından sürülen bir ülkeden geldiysen evinde kalıyor. Acı, bölüşülmeyi seviyor...

      Sil
  4. İnanın sizi anlatımınız okumam gerektigini defaatle yazdırdı notlarımın en üst satırına

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir yorum bu çok sevindim. Teşekkür ederim :)

      Sil

"Güzel yazı, emeğinize sağlık, benim sitem de şu ben de beklerim, bu bir otomatik yorumdur" tarzı sadece yorum yapmış olmak ve link bırakmak amacıyla yapılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Alakanıza teşekkürler :)